Osmanlıca Sözler ..
Ne beyan-i hale cu’ret ne figana takatim var. Ne reca yi vasla gayret ne firaha kudretim var. Ne halimi anlatmaya nede bağırmaya takatim var. Ne kavuşma isteğine gayret ne ayrılığa gücüm var. ( Osmanlıca Sözler - sozleri.org )
Ne beyan-i hale cu’ret ne figana takatim var. Ne reca yi vasla gayret ne firaha kudretim var. Ne halimi anlatmaya nede bağırmaya takatim var. Ne kavuşma isteğine gayret ne ayrılığa gücüm var. ( Osmanlıca Sözler - sozleri.org )
Resûl-i Ekrem Efendimiz arefe gecesinde şu duâyı okuyana Cenâb-ı Hak istediğini vereceğini beyân buyurmuştur. Duâ şudur:
Fikir özgürlüğünü ve anayasayı paravan yapanlar, önceleri Atatürkçü geçinirken, onun fikir ve şahsiyetinde küçük görmeye başladılar. Sadece Mustafa Kemal tarafını beyan ediyorlardı şeklinde bir cümle mevcuttur. Bunu kesin olarak reddediyorum. Asla kabul etmiyorum. Diğer yurtseverler de bunu kabul etmezler. Bu kasten tahrif edilmek isteniyor. Gerçekler örtülmek isteniyor. Bu cümle art niyetle hazırlanmıştır. Bu memlekette Mustafa kemal’e gerçekten sahip çıkanlar varsa, onlar da bizleriz, sahip çıkmayanlar da ortadadır. Anayasanın uygulanmasını isteyenler gene bizleriz, anayasayı uygulatmayan yavuz kimselerse hala ortadadır ve o kişiler bugün bizim kellemizi istemektedirler.
Sus! Zira susmakta binlerce dil, binlerce beyan vardır. Mevlana
Farabi; 873 (H.259) senesinde Türkistan’ın Farab şehrinde doğdu. İlk tahsilini Farab’da gördü. Arapça, Farsça, Grekçe ve Latinceyi çok iyi öğrenerek, Aristo ve Eflatun’un eserlerini defalarca okudu. Ebu Bekr Serrac’dan gramer ve mantık okudu. Daha sonra kendini tamamen felsefeye verdi ve Yuhanna bin Haylan’la birlikte çalıştı. Vaktini felsefi düşüncelerini kaleme almakla geçirdi. Kitaplarını Arapça yazdı. Bir musiki üstadıydı. Kanun adındaki çalığı aletini o buldu. Ayrıca rübab denilen çağlıyı da o geliştirip, bu günkü şekle soktu. Birçok bestesi vardır. Matematikle de uğraştı. Farabai, ilimleri sınıflandırdı. Ona gelinceye kadar ilimler trivium (üçüzlü) ve huatrivium (dördüzlü) diye iki kısımda toplanıyordu. Nahiv, mantık, beyan üçüzlü ilimlere; matematik, geometri, musiki ve astronomi ise dördüzlü ilimler kısmına dâhildi. Farabi ise, ilimleri; fizik, matematik ve metafizik ilimler diye üçe ayırdı. Onun bu metodu, Avrupalı bilginler tarafından ancak on üçüncü asırda kabul edildi. Hava titreşimlerinden ibaret olan ses olayının ilk mantıki izahını Farabi yaptı. O, titreşimlerin dalga uzunluğuna göre azalıp çoğaldığını, deneyler yaparak tespit etti. Bu keşfiyle musiki aletlerinin yapımında gerekli olan kaideleri de buldu. Aynı zamanda tıp alanında çalışmalar yapan Farabi, bu konuda çeşitli ilaçlarla ilgili eser yazdı. Aristo’dan sonra gelen bir felsefeci olarak kabul edildi. Eskiyi yeni felsefeye ustalıkla aktardı. Montesgieu, Spinoza gibi batılı filozoflar, Farabi’nin eserlerinin tesirinde kaldılar.
Muaz ibni Zühre Radiyallahu Anh Beyan ediyor: Bana bildirildi ki, Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem İftar ettiği zaman şu duayı okurdu.